5 Mayıs 2016 Perşembe

Yalnız/ca

Gitmek gerekse de bazen gidilmiyor bir şehirden, bir sessizlikten. 
Gidilmiyor mesela ne kadar istesen de bir nefesten.
Yollar geri geri götürürken insanı kalabalıklardan kaçarcasına koşmak geliyor insanın içine her kilometrede. 

Arşınlanan her yol içimin en derinliklerinden kendime gitse de,

Reddedilişlerin huysuzluğu sarıyor benliğimi, 

Ve gitmek sarıp sarmalanıp en üst raflara kaldırılıyor lügatlerimizde.
Anlaşılmazlığa gitmek fersah fersah uzaklıklarda en güzel rollerini oynuyor kendince.

Yalnızlığın o huzur verici sessizliğinden gitmek en zor oysaki. 
Her gün aynı sabaha gün ışığı sesiyle uyanmak, 

Aynı tabakla yemek yemek, 

Rafa kaldırılan tabağın ilk sırasının hiç bozulmaması, 

Aynı bardağın arkadaşlığı, içilen çayın uğultulu sıcaklığı, 

Bir fincan kahvenin yalnızlık çığlıkları 

Ve gidince her şeyin bir bir geride kalması.


Yalnızlık,
iliklerimize kadar yalnızlık. 
Sırt çantama sığacak kadar bir hayat, ve insanlardan yüzyıllarca uzak bir hayatın özlemi.
Tek başına.
Kapıları kilitlemeden,
Pencerelerden alabildiğine bakarak,
Yaşamak.
Ve sessizlik.
Alabildiğine sessizlik,
Olabildiğince sessiz... 

Ve her şeyi bırakıp geride kalabalıklara yürümek,
Hayatın kurallarını acımasızca yaşatması demek...
Kalmak gerek...
En derinde...
En sessizde... 

Tek Başına...
Yalnızca... 


Bahriye Eldemir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder