5 Mayıs 2016 Perşembe

Soğuk ve Karanlık

Bir nisan akşamında ertesi güne çıkabilirsem havanın kaç derece olduğunu merak etmekteyim. Kış kadar soğuk değil, yaz kadar da sıcağa hakim değil gibi gösteriyor. Hep merak ederim nasıl önceden bu kadar farklı tahmin yapabiliyorlar diye ve meteoroloji  bilimini içten içe her hava durumunda tekrar tekrar tebrik ederim. Neyse havanın orta halli olduğunu öğrenmem bir şeyi değiştirmedi aslında. Çünkü ben hep ince kıyafetler severim. Üzerimde ağırlık gibi duran bir mont, yünlü oluşuyla pamuk hissi veren bir gömlek ya da boynumu kaşındıran tepkisi ile kendimden uzaklaştırdığım kazaklar silsileleri. Aslında ben ince giyinmeyi üşümeyi sevdiğimden seçerim. Kapalı havalar, soğuk rüzgarlar insanları bir bir evlerine, kapılar ardına savursa da ben ısrarla ıslanmayı, üşümekten kızaran ellerimin uyuşmasını, tüm hücrelerimle titreyişlerimin huzursuz tadını, en çok da o sokakların insanlardan sıyrılmasını severim. Bakmayın bunca hikayeye yalnızlığımı severim diyemiyorum da soğuğu severim kışı severim diyerek geçiştiriyorum. Ama hakikaten soğuk hava daha samimi gelir bana. Saklamaz yağışı, tufanı, rüzgarı. Kar yağsa, rüzgar esse ortalıkta alabildiğine serseriliğiyle kimse şaşırmaz soğuk havalarda.

Karanlık gibidir soğuk hava. Onun gibi dobra. Karanlığı da severim soğuk gibi. Gözlerim alışmayagörsün karanlığa, en ufak aydınlıktan kaçarım. Aydınlık yalancı bir çocuk misali inanılmaz gelir ve karanlık geldiği vakit tüm saltanatı biter aydınlığın. Bir elektrik gitse hemen bir aydınlık arar insanlar, çünkü karanlıktan korkarlar, zarar verecek sanırlar. Halbuki en sessiz haliyle bir lal gibi varlığını bile aydınlığa hediye etmişçesine aydınlığın yokluğu olarak tarif edilir ama aslolan karanlığın kendisidir.

Bir soğuk, bir de karanlık… 
Hem severim hem de kendime benzetirim.
Kendimden parçalar bulur benliğime yediririm.
Yalnızlığımda kendime yar edinir, ıssızlığıma sevinirim.
Çünkü ben biraz soğuk misali tek başına, karanlık misali geceyim…


Bahriye Eldemir



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder