14 Eylül 2016 Çarşamba

Naku Penda

"Naku Penda nur-u aynım, naku penda..."
Sevahili dilince...


'Şapka' kitabının mest edici sözlerine karışık cümleleri...
Sevgi dili...


Kimi zaman gözyaşı damlıyor böyle sayfalara. Çünkü sevgi insanı alıp yüceltip fedakârlığa itip bir iki küçük şeyi geçip kocaman sevgileri hediye edeceği yerde sanki sen zaten sevmek zorundasın beni çirkinliğine ev sahipliği yapıyor. 

Sahi nedir çantada keklikmiş gibi davranılan sevgiler, sevgililer...
Bitemez mi?
Dile mi getirmek gerekiyor deniyor bir sevgiyi?

Peki karşıdaki gönül ne bilecek sevildiğini ki sevmeye devam etsin.


Zor diyor susuyoruz.
Sayfalar çevrildikçe içime işliyor sevgim, sevdiklerim, sevilmekliğim...
Bekliyor insan sevilmeyi çünkü insan sevgiyle yaşıyor. Bakın hayata bir çiçek bile sevgiyle büyüyor, sevgi olmadan solmaya mahkum oluyor.


Ama neden korkuyoruz sevgimizi göstermekten. 


Ya giderse?
Ya ölürse?
Bir defa sarılamamanın hesabı, bir defa daha dönüp baksaydım, keşke biraz daha vakit geçirseydim, keşke gözlerine daha çok bakıp sesini kulaklarıma ezberletseydim düşünceleri değecek mi gururumuz için göstermeye değer görmediğimiz çantada keklik bizi sevmek zorunda olan sevdiklerimiz.
Söyleyeyim, 

Kaybedilen kaybettiğiyle kalacak.
Değmeyecek.
Çünkü giden gidecek.

Ve bir daha geri gelmeyecek.
Keşke kaybedebilme ihtimali dahilinde sevebilseydim denilecek.

Ama her şey bitmişliğe yenilecek.

Bu yüzden yalnızlık temalı şiirler eşlik eder yol arkadaşı olarak, yapayalnızlık hüznü sarar etrafımızı. 

Sevgi sadece tek yürek feda/karlığıyla yaşanmazmış... 

Vesselam 



Bahriye Eldemir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder